Bir kişiye matematik fizik öğretmek bazen oldukça zor olabiliyor; ancak o kişi ortaya bir fikir koyarak bir şeyler üretmek için çalışıyorsa fizik ve matematik de öğrenmesi gerektiğini doğal olarak algılayarak daha da fazla konuya dahil olmaya başlıyor. Biz buna teori ve pratiğin birleşimi diyoruz.
21. Yüzyıl dünyası içerisinde gelişen, değişen ve en çok da dijitalleşen bir dünya içerisinde yer alıyoruz. Bu dünya içerisinde ismimizi duyurabilmek için teknoloji, inovasyon ve dijitalleşme alanlarını doğru ve yetkin kullanmayı bilmek son derece önemli bir hale geldi. Bu ayrılmaz üçlü yaşadığımız her alanda kendini göstermeye başladığı gibi eğitim içerisinde de yer almaya başlamıştır. Yaşadığımız çağda yalnızca derslerinde başarılı olan, yüksek not alan öğrenciler başarılı sayılmamaktadır. Başarı sahibi olabilmek için farklı olmak, farklı bir düşünce yapısı benimsemek, üretmek son derece önemlidir. Bu da demek oluyor ki geçmiş tarihte yer alan teorik bilgi başarısı günümüzde artık çok da fazla ilgi görmüyor. Artık insanlar ortaya konulmuş ürünler görmek istiyorlar. Bunun için de eğitim alanında çeşitli çalışmalar yapılıyor. Eğitim alanında teknoloji, inovasyon ve dijitalleşme ise 21. Yüzyılın eğitim sistemi olan STE(A)M eğitim sistemiyle gerçekleştirilmektedir.
STE(A)M eğitim sistemi günümüz uygulamalar, aplikasyonlar, teknoloji dünyasının daha da gelişmesini ve bu gelişim içerisinde tüketici toplumdan üretici topluma geçmek için yapılan en iyi çalışmalardandır. STE(A)M eğitim sistemi bir bakıma geçmiş tarihlerden günümüze kadar gelmiş olan eğitim sisteminde bulunan açıkların kapatıldığı bir çalışmadır.
STE(A)M eğitim sistemi oldukça yeni bir sistem olarak görülse de aslında temellerini 1500’lü yıllarda atmıştır. Temellerin bu kadar geriye dayanmasına rağmen bu sistem gerçek değerini ancak 2000’li yıllarda almaya başlamıştır. Şu anda ise dünyanın çeşitli noktasında uygulanmaktadır. Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı, özellikle son yıllarda STE(A)M eğitim sistemi konusuna çok daha fazla önem vermeye ve müfredata entegre etmeye başlamıştır. Gerek dünya olarak gerek ise ülkemiz olarak almamız gereken daha çok yolumuz var.
STE(A)M eğitim sistemi gelecek nesillerin gelişimi ve yeni dünyaya ayak uydurabilmesi, dahası geliştirebilmesi için son derece önemli ve etkili bir çalışmadır. STE(A)M eğitim sistemi daha okul öncesi çağlardan başlayarak kitlelere verilmesi gereken bir sistemdir. Bu sistemin eğitime yapmış olduğu katkılar doğru orantılı olarak gelecek nesilleri de etkilemektedir. STE(A)M eğitim sisteminin geleceğimize katkısı nasıl olacak? Hangi amaçlara dayanıyor? Gibi daha birçok soru için yazımızın devamını okuyabilirsiniz. İyi okumalar dileriz.
STE(A)M Eğitim Sistemi Nedir?
STE(A)M eğitim sistemi, bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik alanlarındaki çalışmaların okul öncesi dönemden başlayarak teorik bilgilerle birlikte pratiğe dökülmesine de olanak tanıyan, öğrencileri yaratıcı ve eleştirel düşünmeye ve üretmeye yönlendiren eğitim sistemine verilen addır.
STE(A)M eğitim sistemi genel olarak STEM olarak adlandırılmaktadır; ancak daha sonrasında sanatla yani tasarımla desteklendiği için STE(A)M olarak gelişim göstermiştir. İçerisine eklenen sanat alanı ortaya çıkan fikirlerin, ürünlerin bilişim ortamında tasarıma dökülebilmesi için son derece önemlidir. Aynı zamanda STE(A)M eğitim sistemi ile öğrencileri farklı ve yaratıcı düşünmeye yönlendirdiğimiz için farklı düşünce yapılarını aktarabilecekleri sanatsal bir alana da yer vermek son derece önemlidir. Herkesin fikirlerini kendine özgü bir yolla ifade edebilmesi ve aklındakileri en duru haliyle aktarabilmesi için sanat hayatlarımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu parça doğal olarak eğitim sistemi içerisinde de mutlaka yer almalıdır.
STE(A)M Eğitim Sistemi Hangi Amaçlara Dayanıyor?
STE(A)M eğitim sisteminin ilk amacı bu sistem içerisinde eğitim almış bireyler vasıtasıyla üretim ve inovasyonu, bunları yapan kişi sayısını artırmaktır. Bu konudan daha da önemlisi insanlığa, topluma faydalı olacak fikirlerin ve bu fikirlerin gerçeğe dönüşmesini sağlamaktır.
STE(A)M eğitim sistemi içerisinde 2 farklı düşünce sistemi vardır. Bu düşünce sistemleri aslında eğitim sisteminin amaçlarını da açıklamaktadır.
STE(A)M eğitim sistemindeki 2 farklı düşünce sistemini şu şekilde açıklayabiliriz:
Eleştirisel Düşünme Tarzı: STE(A)M eğitim sistemi içerisinde bulunan eleştirel düşünme tarzı ile öğrencilerin yalnızca sunulanı değil aynı zamanda sunulanın diğer bir kısmını da düşünebilmeleri amaçlanmaktadır. Bu da STE(A)M eğitim sistemi ile yetişen bireylerin sorgulayıcı, araştırmacı olmalarını sağlanmakta ve madalyonu çift yüzlü olarak görebilmeleri hedeflenmektedir.
Yaratıcı Düşünce Tarzı: Çağımızda en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri de şüphesiz yaratıcılıktır. Bu da farklı düşünceyi beraberinde getirir. STE(A)M eğitim sistemi öğrencilerin, yaratıcı düşünmeyi etkin bir biçimde kullanabilme becerilerini geliştirmelerini hedeflemektedir. Peki nasıl yaratıcı düşünme etkin bir biçimde kullanılabilir? Diye bir soru sorarsanız örneklerle şu şekilde açıklayabiliriz:
Yaratıcı düşünce aynı zamanda farklı düşünme de demektir. Farklı düşünen beyinler sayesinde örneğin görme engelli bireyler için duyusal alanda çeşitli müzeler oluşturulabilir. Farklı bir örnekte ise diyabet gibi kronik hastalığa sahip kişilerin ilaçlarını kontrol altında tutabilmek adına aplikasyonlar geliştirilebilir. Daha birçok örnekle bu sıra uzayıp gider. Kısacası buradaki asıl amaç farklı bir bakış açısıyla düşünüp sorunlara pratik ve az maliyetli çözümler oluşturabilmektir. STE(A)M eğitim sistemi içinde bulunan çeşitli çalışmalarla çocuklara bu tarz düşünce biçimleri daha çok küçük yaşlarda temeller oluşturarak verilmektedir.
STE(A)M Eğitim Sistemi Neden Okul Öncesi Çağlardan Başlayarak Verilmelidir?
Okul öncesi yaş grubu olarak ifade ettiğimiz 3-6 yaş arasındaki çocukların algıları diğer yaş gruplarına göre çok daha fazla açık ve hayal güçleri sınırları olmayacak kadar geniştir. Aynı zamanda 3-6 yaş arasındaki çocuklara alışkanlıklar kazandırma, altyapılarını sağlam olarak oluşturma çok daha kolaydır. ‘Daha oyun gruplarındalar ne de olsa. Asıl eğitim ilkokulda başlar.’ Tarzında bir düşünce tarzı tamamen yanlıştır. Okul öncesi yaş grubundaki çocuklar aslında öğrenebilmek için en doğru yaş grubundadırlar; çünkü eğlenerek, oyun oynayarak, yaş gruplarına ve seviyelerine göre bir öğrenme metoduyla öğrenirler. 4 yaşındaki bir çocuğu sıraya oturtarak elbette çok fazla şey öğretemezsiniz; ancak daha okul öncesi yaşlarda uygulamaya başladığımız ‘Scamper’ teknikleriyle onların hayal güçlerini harekete geçirebilirsiniz. Farklı bir örnekle yaşlarına uygun atık materyallerle yeni şeyler üretmelerini isteyebilirsiniz ki ortaya çıkardıkları ürünlere hayretle bakacağınıza şüpheniz olmasın 😊
Okul çağındaki çocuklar teorik derslerle tanışmış çocuklardır. Hele ki STE(A)M eğitim sistemi odaklı bir eğitim söz konusu değilse maalesef ki oturdukları sıralarda kendilerini sergileyip, keşfetmek için açılmayı bekleyen kanatları birbirine çarpmaktan başka bir şeyi pek olanak dahilinde kılmayacaktır. Okul öncesi yaş grubunun kanatları zaten açıktır. Onlar kendilerini oyunlarında gösterirler. Kendi dünyalarını oyuncaklarla sergilerler. Ellerine aldıkları kalemlerle hayal güçlerinden harika kesitleri sizlere sunarlar. Dışarıdan bakıldığında ‘Çocuk işte’ denip geçilir belki; fakat üretkenlik aslında tam da budur. Okul öncesi grubundaki bir çocuk elindeki bir oyuncağı bambaşka bir oyuncağa dönüştürerek oynayabilir. Demek istediğimiz şu ki okul öncesi dönemde STE(A)M eğitim sisteminin temellerinin atılması ve çalışmalara başlanması son derece önemlidir. Kendi yaş gruplarına göre çalışmalar yapılırsa okul öncesi dönemdeki 3-6 yaş arası çocuklar için STE(A)M son derece uygundur. Ayrıca daha geç yaşlarda bu sistemle tanışmış çocuklara göre başarı oranları da son derece yüksektir. Bu sebeple çocuklar gelişimlerinin en önemli olduğu dönemlerde, 3-6 yaş arasında STE(A)M ile tanışmalıdırlar.
STE(A)M Eğitim Sisteminin Geleceğe Katkıları
Bir ülkenin uzun vadeli ve kalıcı şekilde büyümesi için bu büyümeyi ve gelişmeyi sağlayacak beyinlere, üreticilere ihtiyacı vardır. Tabi bu büyüme ve gelişme yalnızca bu kadarla son bulmuyor. Bu gelişim sürdürüle de bilmelidir. Bu durumun farkına varan her ülke eğitim alanına çok daha fazla yatırım yapmaya başlamıştır.
Günümüzde hayatımız son derece dijital ve hızlı tüketim yapılan bir hal aldı. Bu tüketim sonucunda olumsuz getirilerin de olması kaçınılmazdır. Tüm bunlarla karşılaşmamak adına üretebilmeliyiz. Üretim için de üretimi yapılacak ürünü tasarlayıp geliştirecek bireylere ihtiyacımız vardır. STE(A)M eğitim sistemi bu sebeple geleceğimize yaptığımız en büyük yatırımdır. Yaşadığımız çağda yalnızca teorik bilgiye sahip olmak yetmiyor. Bu teoriye, pratik, deneyim ve tecrübe de eşlik etmezse teorik bilgi tek başına fayda sağlamaz. Bu sebeple STE(A)M eğitim sistemine çağımızın sistemi diyoruz. Teorik ve pratiğin birleşimi ile bilgi öğrencilere deneyimlerle sunulduğu için gelecekte işi bilen aktif bireylerin yetişmesine de olanak tanınmaktadır.
STE(A)M Eğitim Sisteminde Öğretmenlerin Rolü
STE(A)M eğitim sisteminin gerçek verimi sağlaması için öğretmenlerin de rolü oldukça büyüktür. Öğretmenler ilk olarak STE(A)M eğitim sistemi hakkında gerekli bilgi ve donanıma sahip olmalıdır. Bunun yanı sıra bilgiyi çocuklara hazır bir şekilde sunmak yeni eğitim sisteminde doğru bir davranış değildir. Öğretmen, öğrencilere bilgiye ulaşılacak yolu göstermelidir. Bilgiyi bulmak, değerlendirmek, yorumlamak ise öğrenciye kalmalıdır. Öğretmenlerin bir diğer önemli rolü de öğrencilere pedagojik anlamda gereken desteği vermektir. Kısacası STE(A)M eğitim sisteminde öğretmenler tamamen yolu açıp bilgiyi veren değil ipuçlarıyla bilginin bulunmasını ve işlenmesini sağlayanlardır..
STE(A)M eğitim sistemi aslında hep istenilen ve hayali kurulan bir eğitim sistemiydi. 21. Yüzyıl’da ise hayal değil bizzat müfredatlara entegre edilen bir sistem haline geldi. STE(A)M eğitim sistemiyle özlem duyduğumuz düşünen, üreten ve geliştiren nesilleri görebilmek dileğiyle.